Sizi ve hayvanlarla olan ilişkinizi sizden dinlemek isteriz. Kimdir Ilgaz Küren, Ilgaz Küren’in dünyasında hayvanların yeri nedir?
Ilgaz Küren kimdir sorusuna unvanlardan arınmış bir cevap vermek isterim, o yüzden sıfatlar kullanacağım. Meraklı, yaratıcı, kendini geliştiren, iyiliği ve sevgiyi arttırmaya çalışan, bu uğurda da kendi kapasitesinin yetebildiği adımları atmış olan, atmakta olan ve atacak olan biridir.
Hayvanlara karşı zaafım her zaman olmuştur. Bütün gün sevebilirim, bundan hiç sıkılmam. Rahatları bozulmasın diye kendi işlerimi ertelemişliğim veya yanlarında uyumaya devam etmişliğim çoktur. Kucağımda hayvan yatarken susarsam ya da kahve içmek istersem memnuniyetle bunu ertelerim ve beklerim. Bu verdiğim değerin küçük bir özeti olsun 🙂
Hayvanların olmadığı bir dünya, sizce nasıl bir yer olurdu? Bu dünyayı bize tasvir etmenizi istesek, nasıl bir dünya canlanır gözünüzde?
Hayvanların olmadığı bir dünya yine gerçekçi bir bakış açısıyla kendi içinde tam bir dünya olurdu. Mamut ve dinazorların eksikliğini çekmiyoruz. Dolayısıyla bilmediğimiz ve deneyimlemediğimiz bir şey, bizim için eksik olmaz. Sokak hayvanları olmayan ülkelerde neden yok diye sormuyoruz. Bu kadar eziyet ettiğimiz hayvan olmasa, onlar için daha iyi bile olabilirdi. Öldürme ve işkenceler devam ettiği sürece haketmediğimiz bu canlar hiç olmasalar daha iyi olur.
Hayvan sahiplenme konusundaki hassasiyetinizi biliyoruz. Üstelik sahiplendiğiniz hayvan bir barınaktan değil ormandan! Bize bu tanışma hikayesini anlatır mısınız?
Zorla alınıp durduğum bir Whatsapp grubunun, Kemerburgaz Barınağı’na yardım için para topladığını öğrendiğimde hepsine karşı tutumum değişti ve bu etkinliklerine dahil olmak istedim. Çok yağışlı bir pazar günüydü ve çoğu gelmedi. Ben dahil oldum. Polis katılımı eşliğinde barınağa gittik ordan iki tanesini beğendim ve düşüneceğimi söyledim. Sonrasında ormandaki besleme noktalarına devam ettik arabayla. İlkinde soğuk diye inmedim, ikincisinde ısrarlarla indim ve şu an baktığım köpeğimi gördüm. Bembeyazdı, diğer kahverengilerden ayrılıyordu. Serseri bakışları vardı, ben de biraz şekil köpek istiyordum bir süredir. Kendisi Pitbull, Dogo tarzı bir köpekten kırma. Yanımdaki arkadaş ona Asabi diye hitap etti, ben de adı Asabi olsun dedim direkt, bir araba yanaştı (diğer besleme yapan teyzeler). “Yazık, bunu da kimse almıyor” dediler. O an zaten karar vermiştim, kucakladım eve getirdim, huyunu suyunu merak etmedim bile.
Ormandan hayvan sahiplendikten sonra, bu deneyimi etrafınızla paylaştınız mı? Evet ise, tepkileri ne oldu?
Instagramda çok paylaştım. Görenler, fark edenler, hayvanseverler çok tebrik etti. Bir kısım uzun süre kendim köpeğim olduğuna inanmamış, arkadaşımın sanmış; sonradan öğreniyorum. Hala paylaşıyorum devamlı ve tanışan herkesin bu ırka karşı önyargılarını yıktı o gün bugündür. Şu an Asabi’ye aşık çok arkadaşım var. İlk başta hepsi çekiniyor, kısa zaman sonra “Asla zarar vermez, belli” diyorlar.
İnsanlara barınaklar kadar ormanlardan da hayvan sahiplenmeyi tavsiye eder misiniz?
Ederim. Benim cesaret ettiğim ırk için herkes “Seni yiyecek!” dedi. Bir hafta boyunca sarılıp “Yiyecek misin beni oğlum?” diye sordum. Ben çok temas insanıyım, o bana ayak uydurdu. Fino huylarını benimsedi. Toplumda oluşmuş önyargıları yıkmak zor, insana karşı kolay değil ki hayvana karşı kolay olsun. Ama hiç risksizdi demiyorum, çünkü evveliyatını bilmiyordum. Zaten ilk temasta elektriği alıyorsun. Sana yakınlaşan herhangi bir hayvan seni üzmez. Benimkini resmen ben kovaladım. Aşılarını yaptırdıktan ve sevdikten sonra size minnetten, sadakatten ve sevgiden başka ne verebilir ki gerçekten. Aslında bir insandan beklediğimiz her şeyi onlardan alabiliriz. Ve hayvanlarla iletişim, insanlarla iletişimin de şeklini değiştirir. Sevmek ve sevilmek herkesi iyileştirir ve hepimizin iyileşmeye, gönlümüzü korkmadan kullanmayı öğrenmeye ihtiyacı var.
Tüylü dostunuzla evde nasıl bir hayatınız var? Örneğin evde birlikte neler yapıyorsunuz? Evin düzeninin kararlaştırılmasında ev arkadaşınızın ne kadar etkisi var?
Ben hemen düzenimi ona göre ayarladım bunu bekliyormuş gibi. Normalde evden çıkmaya çok üşenirim ama bu mecburiyet bana çok yaradı. İlk gün işe gittiğimde patronum, “Evi yiyecek” dedi, bir korku ile döndüm ama her şey sapasağlamdı. Bir kez daha önyargıları yıktı. Onun da mutluluğu için Istanbul’dan Akyaka’ya geldik. Burdaki yazlık evimde vaftiz annesi olduğum dişi terrierle beraber bakıyorum. Üçümüz orman yürüyüşlerine gidiyoruz. Hepberaber uyuyoruz, sabah uyandığımda mutlaka en az yarım saat yataktan çıkmıyorum ve zamanımı onları sevmeye ayırıyorum.
Biliyorsunuz ülkemizde sokak canlarının sayısı oldukça yüksek. Sokak hayvanları ile aranız nasıl? Onlara yönelik bir şeyler yapıyor musunuz?
Aram çok iyi, doğru yaklaşımla hepsi ile iletişim kurulabileceğine inanıyorum. Sürü halinde havlıyor bile olsalar azıcık çömelip elinizi uzatarak tehlike olmadığınızı göstermek onları sakinleştirmek için yeterli. Sokak canlarının sayısı ile baş edemeyiz, barınaklar kötü durumda. Devletin daha fazla çalışması gerekiyor, çok ihmal ediliyor. Hayvanseverler olarak yetişemeyiz ne şimdi ne gelecekte. Bu sorumluluğu devletin benimsemesi ve önceliklendirmesi şart. Zaman zaman kuruluşlara para yardımı yapıyorum ama dediğim gibi; yetişilemiyor.
Okuyucularımıza sokak hayvanlarına dair tavsiyeler vermenizi istesek, neler söylerdiniz?
1 dakikanızı ayırıp sevin.
Hayvana şiddet maalesef en acı gündemlerimizden biri. Bu gibi tatsız haberleri duyduğunuzda neler hissediyorsunuz?
Kendi içindeki sorunları dışarı nasıl yansıtacağını şaşıran zayıf karakterlerin nefretlerini aktarma objesi olarak seçtikleri, güçlerinin tek yettiği can olan hayvanlar toplumumuzun dertlerinin doğrudan yansımasına maruz kalıyorlar. Aile içi şiddetin bu kadar yoğun olduğu, insanların kendini geliştirmediği ve dolayısıyla karakter buhranları yaşadığı ortamda bu zulmün türemesi normal. Güce tapan bir yapıdayız. Güçsüzün sağlıklı, bütünlüklü gerçek güce ulaşamadığında çıkar yol gördüğü ama özünde acizlik olan bu eylem çok yaygın. Bu gibi tatsız haberleri duyduğumda çıkış noktalarını görebildiğimden ve detaylı analizler yapabildiğimden ne yazık ki sadece daha da umutsuzlaşıyorum. Kendi kendine düzelebilecek bir mevzu değil.
Şiddetsiz bir dünya mümkün mü? Hayvanlarla barış içinde, huzur dolu bir dünyamız olacak mı sizce bir gün? Bu dünyanın oluşumunda bizim yerimiz ne olur, nasıl bir katkı sağlayabiliriz?
Hayır değil. Bu zamana kadar böyle bir dünya yokmuş, hiç bir zaman da olmayacak. Popülasyonun azalıp tekrar düzen kurulması, bireylerin baştan eğitilmesi tek çözüm ki zaten bizim yerimize yapılmakta. Bu seneki virüs gibi olaylar artarak devam edecek; ta ki bu sorunlara bizden öte bir çözüm getirilene kadar. Bekliyoruz.