Nasıl Kedici Oldum? İçinizi Isıtacak Bir Hikaye

21. yüzyılda hepimizin günlük hayatı giderek daha fazla yükümlülükle baş etmeye çalıştığımız, iş ile özel hayatı birbirinden ayıramadığımız, kendimize ayırdığımız zamanın giderek daraldığı hatta yaşamımıza bir amaç vermekte zorlandığımız bir hal almadı mı sizce de? Hele bir senedir hayatımıza giren ve hayatımızdan çıkmasının ne kadar zaman alacağını bilemediğimiz pandemi koşulları bu durumu sanıyorum hepimiz için daha da ağırlaştırdı.

Sevgi
Sevgi

Nasıl kedici oldum size anlatayım.Bu ağırlaşan koşullarla baş etmek için birden fazla değişik yöntem olabilir elbette ama burada bulunma sebebimiz olarak ben sizlere hayatınızı bir evcil hayvanla paylaşmanın, kalbinizde bir hayvanın koşulsuz sevgisine yer açmanın güzelliklerinden bahsetmek isterim bu mecrada sizlerle buluştuğum sürece. En uzun deneyimim bir kediyle hayat paylaşmak olduğu için de sizlere bir kedi ile yaşamak hakkındaki tecrübelerimi, bilgilerimi, duygularımı ve düşüncelerimi aktaracağım elimden ve kalemimden geldiği kadarınca.

Peki, ben nasıl kedici oldum? ☺ Çocukluğumdan ve gençliğimden itibaren hep hayvanları sevmişimdir aslında, ancak benim yaş grubumdaki çoğu kişinin aşina olabileceği şekilde “Evde hayvan beslenmez” düsturuna sıkı sıkıya bağlı ve çok titiz bir Türk annesiyle büyüyen bir apartman çocuğu olarak üniversiteye gidene kadar bu sevgimi yaşayabileceğim bir imkanım hiç olmadı. Üniversitede ilk kez ailemden ayrı yaşamaya başladığımda ilk evcil hayvan deneyimim muhabbet kuşlarıyla başladı. Gerçi üzülerek itiraf etmeliyim ki şu andaki bilinç düzeyimde olsam minicik bir canlıyı kafese hapsetmeyi kesinlikle tercih etmezdim.

Bir kediyi hayatıma almam ise üniversiteden mezun olup İstanbul’a geldiğim yıllara, hatta tam olarak 2001 senesine dayanmakta. Bir yeni mezun olarak İstanbul’da tutunmaya çalışıp iş hayatına alışmaya çalışırken hayatımın köklü bir değişikliğe maruz kalacağını bilmiyordum elbette. Rahmetli dayım ve ailesiyle karşılıklı apartmanlarda oturup birbirimize sık sık gelip giderken duyduğum bir söz sebep oldu her şeye. Dayımın eşinin ailesi Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde bahçeli bir evde oturuyor ve bahçelerinde bir kediye bakıyorlardı. Baktıkları kedi yavruladığında, yavrulardan biri siyah beyaz renkli olduğu için ve ailede tutkun bir Beşiktaşlı olduğum bilindiği için, yengemin babası “Bu Pelin’in kedisi” diyormuş meğerse, hiç kimseye bir kedi istediğim gibi bir fikirden bahsetmediğim halde. Hatta böyle bir fikrim olduğunu kendim bile bilmiyordum açıkçası. 

Yengem bana bu hikayeyi anlattığında istemsizce şöyle dediğimi hatırlıyorum: “Benim kedimse bana getirin o zaman”. Ne fotosunu gördüm, ne cinsiyetini biliyordum, ne de kaç aylık olduğunu, tek bildiğim siyah beyaz bir yavru olduğuydu ve bir haftasonu, bir otobüs yolculuğuyla, bir karton kutunun içinde yaklaşık bir – bir buçuk karış boyutunda bir siyah beyaz yavru evime teşrif etmişti işte.

O günleri düşündüğümde hiç korkmadığımı hatırlıyorum, bir yavru kediye nasıl bakılır en ufak bir fikrim bile yoktu ama içimde tek hissettiğim şey heyecandı. Birlikte geçirdiğimiz ilk geceyi hiç unutmam:  Gece uyumaya çalışırken, yavrucuğun karton kutusunun içinde sürekli miyik miyik diye sesler çıkardığını duydum;  kutusundan çıkarıp kucağıma aldığımda ise sustuğunu fark ettim. Sustu diye kutusuna geri koyduğumdaysa tekrar miyiklemeye başladığını. Bu kucağa alıp bırakmalı mücadele, dayanamayıp kendisini yastığıma koymamla sonuçlanmış ve ilk gecemizi birlikte uyuyarak geçirmiştik.

nasıl kedici oldum
Kuki

Sevgi adını verdiğim bu güzel kızla tam olarak 19 senemizi paylaştık ve güzel kızım 30 Mayıs 2020 tarihinde en azından bu dünyadaki ömrünü tamamladı. Çok zor oldu elbette bu kadar uzun süreyi birlikte geçirdiğim bir hayat arkadaşını kaybetmek. İlk aklıma gelen bir daha asla hayatıma bir kedi sokmayacağımdı. Ama şu an sizlere bu yazıyı yazarken tam yanımda yaklaşık 5 – 5.5 aylık Kuki adında sarı beyaz bir oğlan mışıl mışıl uyumakta. Boşa mı demişler “Büyük lokma ye, büyük söz söyleme” diye ☺

İşte bu benim nasıl kedici olduğumun hikayesi. Anlatacağım diğer hikayeleri ise izninizle ilerleyen yazılarıma bırakıyorum.

Sevgiyle ve sağlıkla kalın…

Paylaşan Pelin GÖKÇEK