Tahminen ne zaman ilk adımlarımızı atacağız, ne zaman konuşacağız ya da ne zaman diş çıkaracağız biliyoruz. Kediciklerimiz için de aynısı geçerli! Biz diş çıkarırken huysuz oluyoruz da onlar olmuyorlar mı? Kedinin ilk yılı, tüm bebekliği, hayatının en savunmasız olduğu dönemidir. Sağlığı açısından, geçireceği evreleri ne kadar iyi bilirsen, bir şeylerin yolunda olup olmadığına da bir o kadar hızlı karar verebilirsin.
Hafta hafta, ay ay her şeyin bir vakti var. Bakalım doğumundan ergenliğine doğru dostun neler yaşıyor
1-5 Hafta
Dostun ilk doğduğu anda kör ve sağır. Hatta ilk 1 haftasını görmeden ve duymadan geçiriyor. Bu süre boyunca kardeşler birbirinden çok uzaklaşmaz, olabildiğince tek bir yumak gibi durur. Tüm süreleri beslenme ve uyku ile geçer.
Gözler ikinci hafta hafiften aralanmaya başlar. Ancak kısıtlı bir görüşe sahiptir, bu yüzden çok parlak ışığa maruz kalmamalıdırlar. Gözler ilk önce masmavidir ama 3. hafta itibariyle bu değişir ve olması gereken rengi alır.
Görüşün gittikçe iyileştiği 3. hafta ile artık kulaklar da çalışmaya başlar. Duymaya başladıkları sırada kediler mırıldanmayı da öğrenirler. Açlık belirtmek için annelerine ciyaklamaları da daha alışık olduğumuz miyav’lara benzer. Resmen konuşmayı öğreniyorlar!
Bu sıralarda etrafta titrek titrek adımlar atmaya başladıklarını da fark edersiniz. 4. hafta ile birlikte dengelerini bulurlar. Artık yakın çevreyi keşfe çıkma vakti geldi.
4-5 Hafta
Anneleri olmadan hareket edebiliyorlarsa tuvalete de pekala gidebilirler. Öyleyse, kumla tanışma vakti geldi. Aslında tuvalet eğitimini annelerinden alıyorlar. Yavrular ne yapacaklarını annelerini taklit ederek öğrenirler. O yüzden insan ebeveynin yapması gereken tek hareket, ufaklıklara kum kutusunu göstermek.
Yavrular 1 aylık oldu. Bu, en bebek hallerinin sonuna geldiğimiz anlamına geliyor. Artık sanki çekmiş bir yetişkin kedi gibi görünmeye başlarlar: bol tüylü, küçük versiyonlar…
6-8 Hafta
Yaramazlığın hakkını verdikleri döneme gelmiş bulunmaktayız. Hem daha rahat hareket ediyorlar hem daha meraklılar hem de daha oyuncular… Bu dönem diğer hayvanlarla ve çocuklarla tanışmaları için mükemmel haftalar. Fakat bu durumda mikroplardan ve virüslerden etkilenmemeleri için aşılarının yapılması gerekiyor. Ufaklığın bir veteriner hekimle tanışma vakti geldi.
Bu zamana kadar anne sütüyle beslenen yavrular artık kuru mama da yiyebilir. Gelişimleri için protein ve yağ açısından zengin bir diyet sürdürmeleri gerekiyor. Bu yüzden hangi mamaya başlamaları gerektiği bir veteriner hekim tarafından belirlenirse daha sağlıklı olur.
9-12 Hafta
Yavrular, annelerinden 10. haftaya kadar bir şeyler öğrenmeye devam ederler. Tuvalet eğitiminin yanında sosyalleşmek ve avlanmak da vardır. Bu nedenle bir yavrunun hayatta başarılı olabilmesi için 10. haftadan önce annesinden ayrılmamalıdır.
Aşılama takvimini de göz önünde bulundurursak 12. hafta civarında yavruların sahiplenilmesi ya da sahiplendirilmesi daha uygundur.
3-6 Ay
Artık onlara kesinlikle bebek diyemeyiz. Çocuk onlar! Bitmek bilmeyen meraklarıyla tüm gün koca bir keşif turu. Çevrelerinde neler var? Nelere tırmanılabilir? Neler yuvarlanıyor? Neler ısırılabilir? Bunlar çok mühim sorular.
6-8 Ay
Cinsel olarak uyanmaya başladıkları evreye geldik. Kısırlaştırılmamış kediler ilk kızgınlık dönemine girer bu aylarda. Davranışlarındaki değişimler epey gözle görülebilir. Veteriner hekimle ne zaman kısırlaştırmanın doğru olacağı konusunda sohbetlerin başlayacağı dönem geldi çattı.
9-12 Ay
Parazit aşısı vakti! Bundan sonra da ömrü boyunca her 3 ayda bir bu aşıyı olacak dostumuz. Yaşını doldurmaya yaklaştıkça yetişkin sıfatını kazanmaya da bir o kadar yaklaştı demektir dostumuz. Artık vücudunun ihtiyaçları değişiyor. Bu nedenle yavru mamasından yavaş yavaş yetişkin mamasına geçebilir.
Bir kedinin ilk yılı işte böyle geçiyor! Koca bir yıl geçti ve o artık bir yetişkin. En azından öyle görünüyor, içerden hala bir çocuk diyebilir. Yaklaşık 18. aya kadar da bu böyle devam ediyor. Çünkü öğrenmeye ve sınırlarını test etmeye hala devam ediyor. 1,5 yaşına geldiğinde anca olgunlaşmaya başlıyor patili dostlarımız.

Acaba bu konuda Vet. Hek. Said Tekin ne düşünüyor?