Bu soru ikiniz için de: Hayvanlarla insanların arasındaki bağı nasıl tanımlarsınız?
Bennu Gerede: Bu hayvanlara değil insanlara bağlı bir şey; çünkü hayvanların sezgileri ve içgüdüleri o kadar yüksek ve yoğun ki hemen her şeyi anlıyorlar. Onları sevmeyen, onlardan korkan ve hatta tiksinen, yanlış eğitilmiş ve çocuklukta travmalar yaşamış insanları sezebiliyorlar. Normal şartlarda hayvanlar ve insanların arasında muazzam bir bağ var, yeter ki insan buna açık olsun. Öte yandan insanlar bütün hayvanlarla inanılmaz bir iletişim de kurabilirler. Bu olağanüstü bir şey. Hayvanları sevmeyen, onlardan korkan insanlara yazık oluyor; çünkü çok büyük bir olay, enerji kaçırıyorlar.
Canan: Hayvanların hepsi, yılan dahil, benim gerçek dostlarım. Doğduğum günden beri hep hayvanlarla yaşadım. Bilhassa kedilerin benim için çok mistik anlamları var. Onlar bizim görmediklerimizi görüyor..
Peki; sizin hayvanlarla aranızdaki bağ nedir, nasıldır? Onlarla nasıl iletişime geçiyorsunuz?
Bennu Gerede: Çok güçlü derim, tabii ki onların dilini bilmiyoruz; ama bir bakıştan, konuşmadan, hareketten… bir şekilde bir diyalogumuz var çoğu hayvanla. Kendimi çok şanslı hissediyorum ben.
Canan Gerede: Hayvanlara önce elimi uzatıp koklatırım. Güvenirlerse bana yaklaşırlar 🙂
HAYVANSIZ BİR DÜNYA DÜŞÜNEMİYORUM
Hayvanların olmadığı bir dünya düşünmenizi ve bize betimlemenizi istesek… Nasıl bir betimleme yapardınız? Sizce hayvanlar dünyaya nasıl bir enerji veriyor, neler katıyor?
Bennu Gerede: Hayvanlarımızın müthiş bir enerjisi var. Zaten dünyanın devam edebilmek için hayvanlara ihtiyacı var. Doğayı yaşatıyorlar. Çoğu hayvanın bir görevi var diye düşünüyorum. Hayvansız bir dünya düşünemiyorum. Olamaz, mümkün değil. Doğanın bir parçası onlar. Hepimiz, hayvanlar da dahil olmak üzere, bu dünyaya aitiz.
Canan Gerede: Hayvansız bir dünya çok sıkıcı olurdu. Ben evde 10 kediyle yaşıyorum: Beni hem çok eğlendiriyorlar, hem güç veriyorlar..ayrıca doğa mahvolurdu..
Peki Canan Hanım, Bennu Hanım’ın derin hayvan sevgisine şahit olmamak elde değil. Açıkçası bu konuda sizin katkılarınızın büyük olduğunu düşünüyoruz. Çocuklarınızı büyütürken hayvanlar bu süreçte nasıl bir rol oynadı?
Canan Gerede: Kızlarım doğduğunda evde tekir bir kedimiz vardı. Birlikte yatarlardı. Çok ufak öğrendiler hayvanları sevmeyi ve onlara sahip çıkmayı. New Yorkda gittikleri okulda da sınıflarda değişik hayvanlar besliyorlardı hafta sonları o hayvanlar eve gelirdi.
Bennu Hanım ya siz? Oğullarınız Dilan, Daren ve Miro ve Kai’yı büyütürken hayvanlarla nasıl bir ilişki kurmalarını sağladınız? Oğullarınızın hayvanlarla arası küçüklükten bu yana nasıldır?
SOKAK HAYVANLARI PERİŞAN BİR HALDE
Tekrar ikinize birden soruyoruz: Günümüzde sokak hayvanlarının sayısı oldukça fazla. Sokağa çıktığımızda hayvanlarla karşılaşmamak imkansız. Sokak hayvanlarıyla aranız nasıl? Onlarla nasıl etkileşimlere giriyorsunuz?
Bennu Gerede: Ben normalde sokakta hedefime doğru en hızlı şekilde yürüyüp gitmek istediğim için çok fazla etrafımda olup bitenlerle ilgilenmiyorum; ama mesela yürüyüş yaptığım zamanlarda, örneğin Maçka Parkı’nda deli gibi bir sürü hayvanlar var, orada bana yaklaşan ya da gördüğüm bir hayvan olursa severim, konuşurum, ‘Ay ne tatlısın’ derim. Ve tabii bütün artık yemekleri de atmıyoruz, etraftaki hayvanlara veriyoruz. Çok önemli bu.
Canan Gerede: Sokak hayvanlarınla aram çok iyi. Onlara Nişantaş ve cıvarında insanlar, Şişli Belediyesi bakıyor. Ben kedilerin çoğunu tanıyorum onlar da beni. Görünce gelip günaydın diyorlar. Bahçemde en az 15 kedi var. Hepsinin evleri mamaları ve veterinerleri var. Ama köpekler perişan. Onlar terk edilmiş. Çok yalnızlar. Aç’lar. Üremesinler diye Belediye kısırlaştırıyor. Ama sonrasında gereken besini almıyorlar, kemikleri eriyor, sağlıkları bozuluyor.
Bu sohbete dahil olan okuyuculara sokak canlarına dair ne tavsiyede bulunursunuz? Onlar için ne yapmalı, nelere dikkat etmeliyiz?
Bennu Gerede: Barınak yaptırabiliyorsak yaptıralım, yemek sürekli verilsin… Tabii her şey maddiyatla da ilgili. Varsa imkanın o köpekleri, kedileri kısırlaştıralım; çünkü onlara yazık. Annem ne diyecek onu da dinlemek gerek.
Canan Gerede: İnsanlar bu canları terk etmesinler, el atsınlar. Onlar koruyucu melekler, hayat kurtarıyorlar, insandan çok daha sadıklar. Engelli insana yardımcılar, içlerinde kötülük taşımazlar. Okullarda hayvanın değerini öğretsinler. Lokantalar artıkları çöp yapacağına hayvanlara yedirsin. Zenginler el atıp düzgün hayvan çiflikleri kursalar, daha teşkilatlı hastaneler ve veteriner eğitimine yardım etseler, VE her bölgede dolaşan tam teşkilatlı ilk yardım ambülansı olsa…
Canan Hanım öğrendiğimize göre bir köpekle talihsiz bir olay yaşamışsınız. Bizimle o olayı ve size hissettirdiklerini anlatmak ister misiniz?
Canan Gerede: Nişantaşı muhtarlığın orda yaşayan bir köpek var. Kulübesi var. Arada ona yemek götürürüm. Bir keresinde o yoktu bir başka bir köpek dolaşıyordu. Ben de yemeği onun önüne koydum. Derken öbürü geldi. Kemiğin birini ona vereyim dedim. Hayvan ağzındakini bıraktı ve parmağıma yapıştı. Kımıldamadan gözlerine baktım. Parmaktan kan fışkırıyordu. Birden parmağımı salıverdi. Koptuğunu sandım ama çok sakindim. Görenler hastaneye götürmek istediler ama parmağımı peçeteye sarıp eve geldim. Orda gereken ilk yardımı uyguladım, antibiyotik yuttum. Bennu aradığında durumu anlattım resim çekip yolladım. Et kemikten ayrılmıştı. Bennu arkadaş bir cerrahı eve getirdi ve 3 yerden dikiş attı. Düzelmesi 1 ay sürdü. Köpeklere sevgim değişti mi? Hayır. Hayvan haklıydı. Açtı… halen yemek yapıp götürüyorum.
SATIN ALMAK YANLIŞ
Biz, platform olarak daima ‘satın alma sahiplen’ söylemini savunuyoruz. Canan Gerede için ‘satın alma sahiplen’ ne ifade ediyor?
Canan Gerede: Satın alma yalnış. Oyuncak alır gibi hayvanları alıyorlar, bıkınca atıyorlar ormanlara, dağlara, adalara..hayvan sahiplenmek istiyorsan sokaktan al. Ve 2 tane al. Fransada kanun çıkardılar: hayvanla yaşıyacaksan onun da hemcinsiyle yaşamak doğal hakkı. Tek hayvan yasak.