Can Dostumuzun Kaybıyla Nasıl Baş Edebiliriz? Evcil Hayvanın Vefatı

İlk yazımda sizlere nasıl kedici olduğumun hikayesini anlatmıştım. 2001 yılında hayatıma minik bir kedi yavrusu olarak giren Sevgi, 19 yıl boyunca hayat yolculuğumda bana eşlik etti. Deneyimli kedicilerin bilebileceği gibi, 19 yaş bir kedi ömründe oldukça uzun bir zaman dilimi olarak kabul edilir.

evcil hayvanın vefatı

İlk yazımda sizlere nasıl kedici olduğumun hikayesini anlatmıştım. 2001’de hayatıma minik bir kedi yavrusu olarak giren Sevgi, 19 yıl boyunca hayat yolculuğumda bana eşlik etti. Deneyimli kedicilerin bilir ki, 19 yaş bir kedi ömründe oldukça uzun bir zaman dilimidir.

Ama aramızda deneyimli kedicilerin olmaması ihtimaline karşın, kedi ömrüyle ilgili birkaç istatistiği de paylaşmak isterim. Sokakta yaşamayan ve iyi bakılan bir kedinin ömrü, genel kabul edilmiş araştırmalara göre, ortalama 12 ila 18 yıla kadar uzamakta. Ancak maalesef bu durum, sokak kedilerinde aynı şekilde ilerlemiyor. Sokaktaki kedilerin yaşam süresi evde bakılan bir kediye neredeyse 3’te 1 oranında azalıyor. Hatta pek çok yavru sokak kedisi daha 1 yaşını görmeden bu dünyaya veda edebiliyor ☹

Günümüzde bilinen en uzun yaşamış kedi ise Guinness Dünya Rekorlar Kitabı’na da girmiş. 2005 yılında 38 yaşındayken hayatını kaybeden ABD’li Creme Puff. Ancak bu durumun oldukça büyük bir istisna olduğunu da bilmenizi isterim.

Elbette ki hiçbirimiz hayatımızı bir kediyle paylaşmaya karar verdiğimizde, bir gün onunla vedalaşmak zorunda kalacağımızı düşünerek vermeyiz. Evcil hayvanın vefatı düşünmek dahi istemediğimiz bir gerçek. Fakat dünyanın acı bir gerçeğidir ki, tüm canlılar gibi kediler de doğar, büyür ve bizlerden çok daha önce ölür. Bu noktada, anlatmak istediğim durumu görebilmeniz için İngilizce de olsa bir kedi yaşıyla insan yaşını karşılaştıran küçük bir tabloyu yazıma ekliyorum.

Bu nedenle hayatımızı paylaştığımız (sahiplendiğimiz demeyi özellikle tercih etmiyorum, çünkü pek çok kedicinin farkında olduğu bir gerçektir ki bir kedinin sahibi olabilmek pek mümkün değil, bir kediyle ancak hayatı paylaşabiliriz ☺ ) kedi dostumuzun özellikle 10 yaşından sonra veterinerde düzenli kontrollerini ihmal etmemek çok önemli. Fakat az önce de belirttiğim gibi, tüm özenimize rağmen kedimizle zamanı geldiğinde vedalaşmak yaşamın acımasız da olsa bir parçası. 

Elbette ben bir kedici olduğum için bu konuyu kedi özelinde irdelemekteyim. Fakat bu acımasız gerçekliğin köpek, kuş gibi pekçok türden  can dostlarımız için geçerli olduğunu da eklemek isterim.

Kısa süre önce Sevgi’yi kaybetmiş bir kedici olarak bu yazımda naçizane sizlerle can dostunuzun, evcil hayvanın vefatı ile nasıl baş edebileceğiniz konusunda fikirlerimi paylaşacağım. 

EVCİL HAYVANIN VEFATI İLE NASIL BAŞA ÇIKILIR?

Öncelikle can dostunuzun kaybının size insan türünden bir aile üyenizin kaybıyla aynı hisleri hissettireceğini sanıyorum ki tahmin edebilirsiniz. Sonuçta insan olmasa da o da sizin ailenizin bir üyesi idi. Hayatınızda umuyorum ki size “altı üstü bir hayvan canım, ne olacak” şeklinde yaklaşacak kimse yoktur. Olması durumunda ise lütfen bu sözlere kulaklarınızı tıkayın. Uzun yıllarınızı birlikte geçirdiğiniz dostunuzun “altı üstü bir hayvan” olmadığını en iyi siz biliyorsunuzdur zaten.

Tüm kayıplarda olduğu gibi can dostunuzun kaybında da sağlıklı bir yas sürecini geçirmeniz gerekmekte; duygularınızı bastırmamalı, acınızı ve kederinizi içinize gömmemeli, ağlamak istiyorsanız gözyaşlarınızı tutmamalısınız. Yas tutma süreci tabii ki kişiden kişiye farklılık gösterir. Ancak bu dönemde duygularınızı sizi anlayacağını düşündüğünüz yakınlarınızla paylaşmak, onlarla konuşmak yardımcı olacaktır. 

Bu dönemde özbakımınızı, sağlığınızı, sevdiklerinizi, özellikle varsa ilginize muhtaç olan çocuklarınızı ve diğer hayvanlarınızı ihmal etmemeye dikkat etmelisiniz. Sevdiğiniz ve sizi rahatlatacağına inandığınız aktiviteleri gerçekleştirerek bir nebze de olsa rahatlamaya çalışmalısınız. Doğada yürüyüşe çıkmak, spor yapmak, kitap okumak, hobilerinizle meşgul olmak, vb…

Can dostunuzun ölümünden sonra, onun her gün oynadığı oyuncaklarla, mama-su kaplarıyla başbaşa kalmak size acı verebilir. Fotoğraflarına/videolarına bakmak da öyle. Eşyalarının bir kısmını çeşitli sivil toplum kuruluşlarına ya da aktivistlere iletebilirsiniz. Kalan mamalarını ihtiyacı olan diğer hayvanların kullanabilmesini sağlamış olursunuz.

Belli bir dönem sonra ise özellikle can dostunuzun fotoğraflarının size birlikte geçirdiğiniz güzel günleri hatırlattığını fark edeceksiniz. Ben bilhassa Sevgi’nin sizlerle de bir önceki yazımda paylaştığım fotoğrafını büyütüp çerçeveleterek her zaman görebileceğim bir duvara astım.

Can dostunuzu elbette ki hiç unutmayacaksınız. Ama onu anmak için yapabileceğiniz birtakım ufak şeyler de var. Bir parça tüyünü saklamak, hatta son dönem pek moda olan madalyon kolyelerin içinde üzerinizde taşımak, onun dövmesini yaptırmak, el yapımı olarak can dostunuzun tablosunu  yapmak ya da yaptırmak, hatta çok daha kolay olarak can dostunuz için bir çiçek ya da fidan dikmek, vb…

YENİ BİR DOST EDİNMEK İÇİN ACELE ETMEYİN

Hayatınıza yeni bir hayvan sokmak içinse lütfen acele etmeyin. Böyle bir niyetiniz varsa hazır olacağınız zamanı bekleyin. Aslında kedicilerin farkında olduğu bir başka gerçek de şudur; hayatınıza alacağınız kediyi siz seçmezsiniz, o kedi sizi doğru anda kendisi gelir bulur. ☺ Sevgi’yi kaybettikten sonra benim de ilk tepkim “ Bir daha asla başka bir kediyi hayatıma sokmam” şeklinde olmuştu, ama bir önceki yazımdan da hatırlayabileceğiniz üzere şu an hayatımda Kuki adlı bir sarı bela bulunmakta. Hayatınıza girecek yeni can dostunuz elbette ölen can dostunuzun yerini tutmayacak. Çünkü her hayvan nev-i şahsına münhasır dediğimiz şekilde kendine özel karakteri ve huylarıyla bambaşka bir kişilik olarak hayatınızda var olacak.

Bu arada benim bu konuda bir uzman olmadığımı, sizlerle sadece deneyimlerimi paylaştığımı unutmayın. Eğer yas süreciniz baş edemeyeceğiniz boyutlara geliyorsa,lütfen profesyonel destek almayı ihmal etmeyin. Hissettiğiniz üzüntü ve kederde zamanla hafifleme gerçekleşmiyorsa ve normal hayatınıza dönmekte güçlük çekiyorsanız örneğin…

Daha az acı şeylerden bahseden yazılarda görüşmek üzere sevgiyle ve sağlıkla kalın…

Paylaşan Pelin GÖKÇEK